Sevgilisinin
her anını fotoğraflamaya karar verir adam. Giderek bir saplantıya
dönüşür bu. O kadar çok fotoğraf çekmeye başlar ki, sonunda kadın bıkar
ve gider. Bu kez adam, kadının yokluğunun fotoğrafını çekmeye başlar.
Kadın “her yerde olmadığı” için her şeyin ve her yerin fotoğrafını
çekmeye başlar adam. Giderek kadının yokluğu, var olan her şeye
yayılmaya başlar böylece. O yüzden bir genç adam da elinde kara bir boyayla dolaşıyor Mersin'de bugünlerde. Her yere yazıyor:
“Ne olur geri dönme”
Bunun ne acıklı olduğunu, ne korkunç bir ask olduğunu biliyor adam.
Peki kadın biliyor mu? Adamın nasıl bir isyan ve inatla bu aşkı
başından kovmaya çalıştığını? Geri dönse adamın yeniden bütün şehri
dolaşacağını… Bütün şehri dolaşıp tek tek o yazıların üzerini daha da
kara bir boyayla kapatmaya çalışacağını… Hayatın maskarası olduğunu
düşünüp düşünüp enayiliğine ağlayacağını. Şimdi, bugün, hayatın
karşısında böyle maskara olmamak için bağıra bağıra yazdığını o cümleyi:
“Ne olur geri dönme”
Ve bunun dünyanın en güçlü geri dön çağrısı olduğunu.
Mersin'de genç bir erkek, bugün, delirircesine istiyor bir kadının
geri dönmesini. Şehir duvarlarının manşetlerine taşıyor bunu. O adama
işte, kolay gelsin diyorum....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder