varlığı içinden alınmış bir dünyanın tam içindesin!
içinde neler olup bitiyor bilebilecek misin?-
bu gece içimde -ardı arkası bir türlü kesilmeyen- iç çatışma bir süre sonra baskı ve şiddetle susturuluyor.
bu suskunluk hali fırtına öncesi sessizlik.
biraz dinginlik ve biraz kırgınlık.
ama yalın
güvensizlik.
güvensizliğin
ardında daha büyük engeller var, evrensel boyuta taşınamayan yargısız
infazlar, özgünlük arayışları, nefsi müdafaalar, toplu katliamlar, dev
gibi yıkımlar, kitlesel imhalar ve kesik çığlıklar var.
büyük ideolojilerin bile boy ölçüşemeyeceği değer yargılarını koleksiyonumun içine ekleyiveriyorum farkında olmadan.
normal olandan farkı ne bu –gecenin-?
fark edemiyorum.
uzun
metrajlı bir orta çağ avrupa’sı filmi ya da eş zamanlı bir çeşit günah
çıkarma manifestosu, kendi manifestomu başkalarına bırakmıyorum, kendim
hazırlıyorum.hükmü çoktan verilmiş; çok tanrılı inançların bıraktığı
milattan öncesi o hissizlik, hicri takvime göre ay anlattıklarımdan
henüz çok çok uzak üstelik.
madde 1 ) eğer bulunduğun yerden uzaklaşamıyorsan
kendinden -hiç- uzaklaşmamalısın !
bu gece “öyle olur ya hani arada” dediğimiz -o gecelerden biri-
bir
türlü uyumlu sesler çıkarmayı beceremediğim; –bir hayli uyumsuz, bana
uymayı beceremeyen- bir mızıka, sessiz iç çekişler, hüzünlü gitar
sololar; saklayamadığım hüzünlerimle birlikte bir köşede duruyor.
yalın
olayım, her şey olduğu gibi öylece kalakalsın, –ben olduğum için- ,
aynı benim gibi anlaşılsın diye söylediğim her bir kelimenin kısa
süreler sonra; tabulaşıp da anlaşılmadığını fark ediyorum, üstünden uzun
bir vakit geçmeden.bir hayli de vakitlice.tam vaktinde;
düşler bir emanet yortunun peşinde
bir trajediye misafir olmadan önce
üstelik bu trajedi trajikomik terliklerle
bir kız tarafından sergilenmekte
sahne uyumu mızıkasıyla eş değerde
gözlerimi
kapatıp ritmik düşsel tınıları bir çırpıda karalıyorum daha kalbe
ulaşamadan.ellerim cebimde kim bilir hangi sokakta bir kelebek etkisi
arayarak dolanıyorum.elim ayağıma dolanıyor. ayrıntılara takılıp
kalmadan ama. nasıl olsa bundan sonrası ironinin ötesine gidemez.
sözde kalır.içte kalır.benim içimde kalır.
Madde 2 ) bir şey her ne kadar can yakarsa yaksın,
Dayanma gücünü asla aşamayacağına inanmalısın !
bu gece.!aslında her gece gibi bir gece.
her
şey alıştığımız gibi, olması gerektiği gibi.etken çatılı yüklemlere
şimdiden alıştım bile, bunun için birinin beni etkin kılması gerekiyordu
belki de.
kendimi bırakıyorum bir müddet sonra daha fazla direnemeyip.
kendimi an’a bırakıyorum.kendimi o’na bırakıyorum.
-zam’an-a teslim oluyorum bir anlamda.
olaylara
müdahale etmek benim elimde değil. artık bu ben değilim ki.duygularım
vücudumdan alınmış.hissiz.yaşayan ölü, içi geçmiş ceset…kılımı
kıpırdatmadan izliyorum şimdilik.
olaylar kontrolümden çıkmaya başladığı an müdahale edeceğim.!
yargılamadan infaz edeceğim.!
bir bir yıkacağım kendi ellerimle duvarları !
Madde 3 ) “sonunda her büyük karşı koyuşun
görkemli bir teslimiyet vardır ki unutmamalısın !”
bu gece yazdıkça tüketiyorum içimi.!
düşlerimin
bulanık atlasında içime sinmeyen bir şeyler var sanki.her şeye hemen
kanıveriyorum.hüzünlü gitar sololar bırakmıyor bir türlü peşimi.
karanlığın yok dili, karanlığın kör gözleri, karanlığın duymuyor kulakları.
karanlık bilmiyor halimi.
bir
kardeşlik payı bıraktım henüz kabuk bağlamakta olan dudak bükmelerime
geceden; o da nasiplensin diye ve ben olduğum yerden ve yani çizdiğim
sınırlarımla hayattan hakkımı alarak bağıra çağıra, ite kaka, sarmaş
dolaş, düşe kalka çekilip bir köşeye savurduğum küfürlerim bile henüz
elimde; küfre ve dahi şirke, adalete, delalete ve hatta riske girip
tozlarını üfleyiveriyorum tıpkı ben gibi ve kabul edilmesi zor ki
kendini bilmezler için eski bir defterin.eski defterler açılıyor.
Madde 4 ) insan çoğu zaman bitirebiliyor bir şiiri,
ancak sindirmelisin açtığın eski defterleri !
işte varlığı içinden alınmış bir dünyanın tam içindeyiz.
‘hayatın tekdüzeliğini; anlamlandırılamayan sosyal değerlerin açmazıyla sentezleyip özgür düşünceyle ifade edebilir misin?
ya da ne bileyim iyi misin?’
parametrik teoremler kur
klişelerle oyalanma
istem dışı olmayan sistematik çözümler üret
ayrıntılara kafayı takma
beni yorma.!
“işim beş dakika sürmez.
nasıl olsa son sözleri biliyorum.hemen geliyorum(.................)”
madde 5 ) haddini aşacaksa eğer söylediklerin,
tükürdüğünü yalamayı da bilmelisin.!
güneşin
de yenik düştüğü bir yer vardı kapılar zorlanmadan önce.öfke doluydu
ona gece. ilk yaprak yere düşüp tabiat ne vakit yasa bürünse
gizleyemezdi kusardı içindeki öfkeyi yüzlerimize.yamalı ağlarını denize
atmadan önce sesini tüketirdi hep..
mavi suların derinliklerinde bir mercan hikayesi bilirdi de anlatırdı gizlice;
yıkım
ve yeniden va-r-olma arası bir yerlere sıkışmış bu iki arada bir derede
ve hatta ikilem de; gecenin yüzümüze üflediği kırmızı renkte saklı
aslında; utancımızın hazin birer garanti belgesi. “sus”maların ardındaki
gidip gelişlerimizin sessizliği; bir nevi gecenin kristal inceliği ile
bizden alıp götürdükleriydi.aslen incinmemek ve biraz da incitmemek için
kendimizi tüketircesine sunaklarla sevgiliye adadığımız o en son sözler...
-sen bu satırları okurken belki de ben gözlerimden bile çok uzakta olacağım.! -
madde 6 ) kendi başına bir şey yapamıyorsan eğer
‘ ya hayır söyle ya da sus’
“işim beş dakika sürmez...
geliyorum.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder