Geç mi kaldık ,erken mi vardık yoksa ?
Nerelerde nefes aldın
Hangi duraklarda dinlendin
Hangi ağacın gölgesinde serinledin
Kimlerle çiftleşti ruhun?
Seni dönerken buldum..
Anılarımda yürürken
AdımI terkederken..
Aynı cumhuriyetin ayrı kahramanları
Aynı hikayelerin ayrı anafikirleri gibiydik..
Sen yamacından
Ben yanından
Tuttuk,uzattık ,çektik birbirimizi..
Türk filmlerinden fırlayan replikler düşmeye başladı dillerime
Sıkı sıkı sardım ağzımı sana
Dolu dolu aç kaldım sana
İmkanszılklarda imkan olduk
Mühimsizlikte önem..
Tekmil verdik yüreklerimze
Kenetlendik etten kemikten öteye, birbirimize ..
kadir aslan
Bir kahve fincanı anlatabiliorsa dudaklarındaki maziyi
ve gülüşün konuşuyorsa ,geziyorsa dilinden dilime
adını saklamak vefasızlıktır aşka..
Şarabımın namı seni anlatıorsa
tüttürüorsa durduran polisin üflettiği metresi alkol olan
ama bizi bize dolandıran
Bir dilek tutalım
ama kaymasın yıldızlardan..
Şampanya şişelerini patlatıp
sabahlara kadar dans ettiğimiz uzun gecelerin sabahında bir çorbacıda
başını aşağıya devirmek gibi... Belki asla bu sarhoşluğumdan ayılmak
istemeyeceğim...
Ölsen
umrumda olmaz artık diyorum kendi kendime. Buna inanmaya çalışıyorum.
Çünkü yanımda değilsin. Benden başkasının yanında olup hayatımın içine
sıçacağına ölmeni istiyorum bazen.
Sonra da başkasıyla ol,
dokun, öpüş, seviş diyorum. Gerçekten, gidebilirsin aslında. Senin için
doğru olan benim unutmam gerektiğiydi sonuçta. Tamam, hadi, umrumda
değilsin. Ama haberin olsun; geceleri ara ara ağlayabilirim. Duymazsın
ama hissedebilirsin belki. Kızma. Hala kimle ne konuştuğunu gizlice
insanlara sorabilirim. Kıskandığımdan değil saçmalama. Hala seni takip
edebilirim. Hala başkalarında seni arayabilirim. Seni sevdiğimden değil,
hatırlamak istediğimden sadece. Bazen izlediğim dizilerde veya
filmlerde gördüğüm kahramanları senin yerine koyabilirim. Sonra bazı
günler sıkıldığımda dinlediğim şarkıların aynısını senin dinleyip
dinlemediğini merak edebilirim. Moralimin içine sıçılmış olduğu bir
günde kendi kendime seni yanımda hayal edip seninle konuşabilirim. Sınavlarımdan düşük not aldığımda senin kızacağını umup, bir dahaki sınavda çok iyi not alacağımın sözünü sana verebilirim.
Hala seni sevebilirim.
Ve sen hiçbirini bilmezsin. Gittiğini zannedersin, bittiğini zannedersin.
Hiç bilmezsin ki; yokluğunun hala yanımda, yatağımda, telefonumda,
giysilerimde, tenimde olduğunu. Ne yani, yoksa görmüyor musun?
Ben en iyi yüreksizleri tanırım çünkü en çok onlarla karşılaştım. Kaybetmiş insanları uzaktan görsem tanırım çünkü onların kokusuna aşinayım. Kalleşliği hovardalık, insan kullanmayı iş bitiricilik, terbiyesizliği özgüven sananları tanırım. Tüm kötülüklerin başladığı yerde, yani kalpte, yeni tohum ekecek yeri yoksa insanın; ondan köy kasaba olmayacağına inanırım. Benim de yüreksizliklerim olmuştur elbette! Şimdi kendimi kayırmayayım. Yürüdüğüm hayat yolu, beni bu kaybedenlerle karşılaştırdığında, yaşamın gerçeklerini öğrendim. İlk başlarda ben de belki kendimi kaybetmişimdir ama çabuk toparladım. Vicdanımın, aklımın ve yüreğimin sesi aynı şeyi söylemiyorsa, yapmamayı öğrendim. Ağzımdan çıkan lafın ardında olmayı, onurumu satmadan gurur yapmamayı becerdim. Erdemden saydım dik durmayı ama gerekirse gül ağacı gibi eğilmeyi de kendime öğrettim. Egomu törpüleyebildiğim kadar büyüyeceğimi gördüm. Ne kadar darbe alsam da, aşktan vazgeçmedim. Korkakların, kaybedenlerin, acıya dayanamayanların işidir kaçmak; her vurgunda yere yıkılıp orada kalmak! Düştükçe kalktım inadına, inadına yeniden sevdim. Ben en iyi yüreksizleri tanırım çünkü onlarla sınadı Yaradan beni. Hep onları çıkardı karşıma, yolumu değiştirecek miyim diye! Özümden de, sözümden de dönmedim! Üç kuruşa tenezzül etmeden, yalnızlığıma sarınarak bilendim. Bir kılıç kadar keskin olabilirdim çünkü çok dost kurşunu yedim ama kalbimi kirletmedim. Aşık da oldum, acı da çektim, ayrıldım da, ihaneti de yaşadım, küfür de ettim, kavgaya da girdim, gözyaşı da döktüm, bekleyip sabır da ettim. Yolun yarısına geldiğimde biraz durup sakinledim. Neden bu kadar koşturduğumu düşündüm. Temizledim ne varsa etrafımda, kirlileri ve geçmişin ağır yüklerini dışarı attım. Kendime sığındım yalnızlığımda, inançlarıma tutundum. Birileri gitmiş, birileri gelmiş, o adam kötüymüş, bu kadın iyiymiş, ilgilenmedim. Önce insan olmayı kavramak istedim ve ne kadar değiştiğimizi. Dışarıda adam kalmadı diyen kadınlar ve dışarıda kadın kalmadı diyen adamlar gibi, kendime hiç bakmadan konuşmamak için, yeniden aşka yürüdüm. Orda ezdim kalbimi, orada yeniden ve yeniden acı çektim. Bir daha inandım sevginin gücüne ve artık kaybetmeyeceğime eminim. Ben en iyi yüreksizleri tanırım çünkü en çok onlarla karşılaştım. Veya onların sayısı o kadar fazlaydı ki, mutlaka birazına çarpmak zorunda kaldım…
biz yorgun bir kentin aşık yüzleriyiz....
kadir aslan
Mesela ben; telaşına düşemedim
mutluluğun..
Çaresizdim.
Kimsesizdim.
Yorgundum.
Kırılmıştım.
Kızgındım.
Bu dünyaya yeterdi kızgınlığım.
Hepinize yeterdi.
Hepinizi öldürme istediği
doğuruyordum durmadan.
Mesela ben; kıyısında
soluklanamadım merhametin.
Boşvermiştim.
Suç işliyordum...
Mükemmel suçlar !
Yalnızdım.
Çok yalnız.
Hata yapmaya yetecek kadar yalnız.
Sarhoş olmaya yetercek kadar,
Ağlamaya yetecek kadar,
Üşümeye yetecek kadar,
Yalnızdım en az Allah kadar !
Ve ben ruhumdaki canavara emanet
edilmiştim.
Onun o çirkin kokusu sinmişti
ağzıma.
Ellerim onun kirinden yaratılmıştı
sanki.
Mesela ben; mecburdum.
Umutsuz olmaya mecbur bir insan
için yarın zordu.
Zordu ölmek isteyen biri için
yaşamak.
Allah'ım ben ölmek istiyorum !
Beni duy.
Beni al.
Beni sana sar.
Beni kurtar.
Beni taşı.
Beni kaldır.
Beni yok et...
Birde nerdeyse yarım asır olmuş aşk mektupları var miyadını doldurmuş vitrinin sol alt köşesinde..
İtina ile sıralanmış,kıvrılmış uçları düzeltilmiş.
Evet bir zamanlar aşk varmış ,hayat arkadaşı olmadan önce
Gizliden gizliye yazılan
Eski Türkçe yazıların bezeli olduğu.
Sonra aşk saklanmış tarihlerin arasına
Kaçmış köşe bucak paslı , aksi sewdalardan
Salyaları gbi bir köpeğin dökülmüş mihraptan..
Şimdi aşktan geriye kalan sayfalar var..
Hafif sararmış solmuşlar
Ama hep gizlendiği yerde tertemiz kalmayı başarmışlar...
Dünyanın en özel insanına......
kadir aslan
Mahremim bedenim degil ruhumdur ruhum..
Sızamaz bir su damlasi bile ben Ziftlemissem duvarlarimi..
Ruzgari kesmisse straforlarim..
Mabedimde dalip derinlere cökmektir en yalınından hayat.
Süzüle süzüle bulur kırmızım akacagi yolu..
-se, -sa ekleri olmadan kurgulasak hayati..
Vurgulasak diş etlerine kadar adaletin
Ve bir maket biçagi kadar keskin olsa her cümlem gerekli mecralar icin..
Çaba sarfetmesem durumu betimlemek icin..
Ben adini koysam
Siz anlasaniz!!
kadir aslan
Bana caliyor fondaki her şarki
Derinlerden suskun bugun
Ritmi ,nabzimdan bezmiş hallerde takılmakta..
Anlamli anlamsiz cumlelerim bir arada..
Borçlu çikti astarımdan öte yüzsüzlügüm..
Bakire hala bu duygular sana
El ele degmemis öpmeden gözlerle sewismis..
Bugun derin bigun
Buaralar okyanusum firtinalarimla bogusmakta.
Galibi maide..
Mai ve siyahin dertlesmesinde..
Cumle alem bilsin
Derinim bugun
Islagim bugun
Dalgaliyim
Sogugum
Donugum
Burugum
Buna da sükür...
kadir aslan
Uyanma şairim..
Sen uyandikca ben yalniz kaliyorum.
Sen uyandikca seffaf odalarimi görücüye cıkariorm çeyizimden..
Kolali bembeyaz sayfalarim
Naftalin kokan dualarim terk etmeye basliyor beni..
Sairim uyku haplarini avuc avuc iciyorum senin serefine.
Ustune az biraz kirmizidan
Zehirlenmelisin sen..
Ustune kezzaplar atilmali hatta..
Öldürmeye cesaretim yok belki seni
Sen uyu
Zamani gelince acarim kepenkleri..
Ama simdi sen uyu.
Dinlen, dinlemeye dewam et heceleri..
kadir aslan
Kıbledeydi yüzün senin
Benimse arafta..
Şeytanlarimdan kaleler yaptim sana
Sense kalelerden gökdelenler yaptin bana..
Bilmiyordun ki sayisinin haddi hesabi olmayan alman usulü hallerim vardi benim..
Sen beni sectin
Ben sensiz de varolan ademligimi..
Sen aşka dönmüstün aslinda
Bn de aşktan nasiplenemeyen herseyi!!
kadir aslan
Nefes alip vermeyi ogrendikce
Almadan vermenin ne demek aldgini ogreniorm..
Bundan sonra nefesimi tutacagim burnumu sıkmaya calisanlara inat..
kadir aslan
Gece anlatmiyor sabahi.
Bir dal sigaranin cigerlerimdeki raksi kadar keyfe keder degil..
Bir civisi cikmis dunyanin
Benim kadar gayri zaruri degil..
Ey gece,gelecekti hani beyazlar ardindan
Kanatlanacakti ruhumun kuşlari..
Sen ona yuva ben ona yara olacaktim..
Ne yuvam var ne yaramda tuz.
Ne tuzum var ne gecede kalmis yüz..
Arsizlasti her kose basinda bi yanip sonen lamba
Sen yoksan sönük kalior her ten bu yarada!!!
kadir aslan
Bir taşı ne kadar derine atarsan at çarpmadıkça anlayamazsın sesindeki acıyı..
Ya matemdeki yalnız bir süs bitkisi gibi suya özlemli
Ya karınca sürüsü gibi telaşlı
Ya da bir dalgakıran gibi keser yarığı...
Bir taşı atmışken süs bitkisine karıncalar seyreder telaşlı
Dalgalarda suyun sesi
Ürpertir acının atardamarını
Ben atarım kendi içime her taş parçasını...
kadir aslan
Doğru bir şey ararsanız şayet riyasız, en berrak halimle karşınızda olmaya hazırım..
Yalanı, dolanı isterse sol yanınız sağ yanınızda size yol gösterebilrm..
Tanımadan ,bilmeden konuşmak yerine
Tadarak, dinleyerek öğrenmeyi deneyin beni.
Uzaktan el sallamak yerine
Gelip tokalaşın hadi..
Vicdanım bembeyaz size karşı..
Hiçbirinz benden sebep yanmadı, yakmadı,
Hiçbirinizin özgür alanlarına dalmadan koştum ortalıklarda
Ve bakmak yerine görmeyi denedim
Konuşmak yerine sessizliğinizi dinledim..
Arkamdan laf yapmanız ne sebeptir
Her ne sebep olursa birini incitmeye neden midir?
Aç olan kalbinizi besmele ile doyursam
Bedeniniz isyan etti
Çünkü size bir beden yetmedi..
Ben elimdekileri saydım..
Bir , iki , üç..
Sonra hepsini teker teker bıraktım.
Gelmek isteyene avcumu değil yüreğimi açtım..
Beni sevin demiyorum.
Ama nedensiz yerede nefretininize maruz bırakmayın hücrelerimi..
Size yaptırım yok
Bana da minnet etmenize gerek yok..
Göz göze geldiğimz vakit aynı yerden yakalayabilorsak hayatı başımın üstündesiniz,
Göz göze geldiğimzde ayrı yerlerdeyse suretimiz o zaman elveda der yolumuza dewam ederiz..
kadir aslan
Ne
kadar başarılı olabileceğim konusunda endişelerim var. Uzun şeylerden
sıkılırım; uzun işler, uzun hikayeler, uzun yazılar, uzun hayatlar..
Sıkılmaya fırsat bulamadığım kısa sayılacak hayatımda o kadar çok uzun
şey var ki, taşıyamıyorum. Yeter artık dediğim, seneler süren
dakikalar.. Aşk, sevgi, aldanmak, vefa, huzur, tutku, heyecan
ve yitirdiğim diğerleri var. Ya da yok artık.
Hayatımdan çıkaramadığım, hayatıma alamadığım insanlar var. Göz göre
göre kaybettiklerim ve hiç elde edemediklerim de.
Yakındığım şey yalnızlık değil. Kalabalıkta yalnız hissetmek zor sadece.
Yalnızken hep üşürüm çünkü. Dışarıya buz gibi görünürken en çok kendim
üşürüm. Oysa soğuğu hiç sevmem. Ama soğukta acılarını hissetmiyor insan.
Ben canım acıdıkça hissizleştim. Öyle çok korkuyorum ki
kaybettiklerimin hislerimle sınırlı kalmayışından. Kayıplardan kaçmak,
biraz olsun mutlu olmak için gözlerimi kapatıp rüyalar gördüm şimdiye
dek. Hiç uyanmadım, zaten hiç uyumamıştım. Arkama yaslandığımda var
olduğunu sandığım duvarların olmadığını gördüğüm zaman yıkıldım ben.
Temelleri sağlam olmayan ilişkilerin üzerine kırık hayaller kurdum.
Açlığın ne demek olduğunu iyi bilirim mesela. Hayır, parasız kalarak
değil sevgisiz kalarak öğrendim. Hep ben sevdim, hep ben nefret ettim,
sadece ben yoruldum. Karşılık beklemeden kendimden verdim. Ruhum hesap
sorsa verecek cevabım yok. Yaralarımı saramaz oldum. Öldüm. Öldürüldüm
belki.
Zannettiğinizin aksine yok oluş hikayesi değil bu. Ruhsuz bir beden, buz
gibi bir adam, taş bir kalpten söz ediyorum.
Ne istiyorum biliyor musun?
Herhangi bir semtin, herhangi bir kaldırımında, yanından geçen biri
benim parfümümü sıkmış olsun. Sen de o parfümü, -gözlerin dola dola
korkarak- ciğerlerinin en arkasına kadar çekmiş ol. Sonra kaldırıma otur
sessizce, saatlerce ağla. Sadece hatırla.
Başka bir gün, aşık
olduğunu sandığın her insana sarılırken karşındakinin ten kokusuyla
benimkini karşılaştırırken bul kendini. İçinden; “Ne yapıyorum ben?”
derken, pılını pırtını toplayıp “Eve gitmem gerekiyor” bahanesiyle, her
neredeysen çık ordan. Yolda yürürken, yanlışlarını gör. Hatalarını gör,
beni gör.
Televizyonda bir diziyi izlerken ya da film hiç farketmez,
o diziyi benim izleyip izlemediğimi bilip bilmediğimi merak et. Öyle
merak et ki, arayıp sormak gelsin içinden, ama arama. Arayamayacak kadar
yüzsüz şekilde, aşık kal bana.
Herhangi bir gazetede burç yorumuna rastladığında, benim burcumu da okumaya devam et.
Yeni aldığın her kitabı almadan önce, “o bunu önerir miydi acaba?” diye
düşünürken aslında hayatta bazı şeylerin ne kadar imkansız olduğunu
öğren.
Günün bitiminde, gece yastığa başını koyduğunda benim sana öğrettiklerimi kimle, nasıl, ne uğruna kullandığını tart kafanda.
Kendinden nefret et, ailenden nefret et, beraber olduğun her insandan nefret et.
“Beni sev” demiyorum.
Ama şu şarkıyı dinlediğinde, herhangi bir nakaratında, göğüsünün olduğu yerde bir yerlerin biraz acısın, nolur.
Biraz acısın be.
Biraz.